Değerli meslektaşlarım, yaz Kur’an kursları ile ilgili yazı dizisinin üçüncüsüyle devam ediyoruz...
Efendiler Efendisi Hz. Peygamber(S.A.V) : "Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz" (Said İbnu'l-As, Hadis No: 177-Buhari) buyurmaktadır. Bu hadis-i şerif bağlamında Siret-i Nebi incelendiğinde, karşımıza sünnet-i seniyenin adap kısmının davranış kalıplarından oluştuğunu görmekteyiz. Hal böyle olunca da biz din görevlilerinin, yaz kurslarında en çok dikkat etmesi gereken konuların başında davranış kalıplarının çocuklarımıza kazandırılması gelmektedir.
Unutulmamalıdır ki çağımızın en tipik özelliği toplumların hızla “değişmesidir”. Yani bilgi ve teknoloji çağında yaşamanın sonucu olarak, bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi öğrenmek artık neredeyse sıradan bir iş haline geldi diyebiliriz. Bu hakikati göz önünde bulundurduğumuzda, bilgi çağında her yaşta öğrenilecek bilgiler olmasına karşın, her yaş ve dönemde öğrenilemeyecek bilgilerin olduğu da bir gerçektir. Bu yüzden özellikle çocukluk dönemi dışında öğrenilmesi zor bilgi ve davranışlar üzerinde yoğunlaşmamız gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Özellikle yaz kursuna gelen öğrencilerimizin, ileriki yaşlarında öğrenmeleri zor olacak olan ve sünnet-i seniyenin adap kısmından olan davranışları, yaz kurslarında kazandırmamız gerektiği vaz geçilmez bir hakikat olmaktadır. Örneğin yemeğe başlarken ellerin yıkanması, besmele çekilmesi, sağ el ile başlanması, yemek sonrası Allah’a hamd edilmesi, tekrardan ellerin yıkanması, büyüklere saygı, tuvalet ve lavabo ahlakı gibi görünüşte basit fakat uygulamada önemli olan, adeta Müslümanların birer nişanesi konumundaki bu davranış kalıpları, çocukluk döneminde kazandırılır ve kalıcı hale gelir. Fakat bu davranış kalıpları çocukluk döneminde kazandırılmaz ise, sonraki yaşlarda öğretilmesi ve kalıcılığı nerede ise imkânsız hale gelmektedir.
Türkiye toplumu olarak darb-ı mesel olmuş şöyle bir söz söyler ve aktarırız. “Söz uçar yazı kalır” deriz ve bu sözün, yüz yıllarca ne kadar anlaşıldığını ve ne kadar uygulandığını doğrusu bilmek çok zor. Fakat Aristo (MÖ 384 – MÖ 322) “söz uçar yazı kalır, yazı da uçar davranış kalır” demiştir. Bu söz bağlamında yaz kurslarında çocuklarımıza nasıl davranmamız gerektiği aslında bir nebze anlaşılmaktadır.
Yaz kursları öğrenci profili incelendiğinde kursa gelen çocukların yaş aralığının 6-12 olduğu görülmektedir. Bu yaş aralığındaki çocukların birçoğu, henüz somut işlemler döneminde olduğundan dolayı, söz ve nasihatten anlam çıkarmaları nerdeyse çok az veya hiç olmamaktadır. Bu yüzden din hizmeti sunan bizlerin yapacağı en önemli anlatım metodunun, altını çizerek söylüyorum “iyi birer rol model olarak” bilgileri aktarmak olduğu gerçeğidir. İşte söz de, yazı da uçsa, inanıyorum ki kazandırmaya çalıştığımız davranışlar kalıcı hale gelecektir.
Bence biz din görevlilerinin kaçırdığı nokta burası olsa gerek. Bizler yaz kurslarında “şu kadar çocuğa elifba öğrettim”, “şu kadar çocuk Sübhaneke duasını ezberledi” gibi yöntemlerimizden, yani çocukları birer yarış atı gibi görme iddiamızdan vaz geçmediğimiz sürece, istenen verimi alamayacağımız kanaatindeyim. Toplumda olması gereken önemli ahlak kurallarını ancak rol model olmakla öğretebiliriz. Çocuklarımıza, davranış kalıpları yanı sıra dürüstlüğü ve doğruluğu örnek bir şablon sergileyerek aşılayacak olursak, yarın bu çocuklarımız bu ahlaki temeller üzerine bilgi bina edebilirler. Yok, eğer ahlaki temellerden yoksun bir rol model din görevlisi tavrı sergileyecek olursak, yani sadece bilgi aktarmaktan ibaret bir yöntem sergilersek, her sene olduğu gibi, bazı duaları ezberleyip Kur’an’a geçen öğrencilerimizin, ertesi yaz yine boş ve öğrendiklerini unutarak geldiğini hep birlikte müşahede etmek zorunda kalacağız herhalde. Böyle bir hataya düşmemek için, âcizane mesleğim gereği aşağıdaki hatırlatmaları da yapmak istiyorum İnşaallah.
Eğitim, bireyde istendik yönde davranışlar oluşturma veya istendik olmayan davranışları istendik yönde değiştirme sürecidir. İstendik davranışlar “toplum tarafından beklenen ve istenen davranışlar” demektir. Eğitimin amaçlarını bu istendik davranışlar oluşturur. Eğitimin genel amaçlarından biride öğrendiklerini uygulayarak davranışa dönüştürme çabasıdır. Bireyin yaşamını sürdürebilmesi için çevreye uyum sağlayacak davranışlar sergilemesi din eğitimi açısından çok önemlidir. Aslında öğrenme, tekrar ya da yaşantı sonucu davranışta meydana gelen kalıcı izli değişikliklerdir. Tanımda da görüldüğü gibi öğrenmenin olması için üç unsur barındırması gerekmektedir.
1- Öğrenme bireyde mutlaka davranış değişikliği meydana getirmelidir.
2- Öğrenme yaşantı ürünü olarak ortaya çıkmalıdır.
3- Davranış değişikliği kalıcı izli olmalıdır.
Yukarıdaki öğrenme döngüsünün ilk iki çeyreği okulda yapılan çalışmaları, son iki çeyreği öğrencinin kendi kendine veya daha sonra kendisine kılavuzluk edecek kişilerce yapılması gereken çalışmaları kapsar. Öğrenme döngüsünü hangi çeyrekte bırakırsanız, öğrenme işlemi o çeyrekte kalır. Öğrencilerin öğrenmelerinin önündeki en büyük engel öğrenme işlemini ikinci çeyrekte bırakmalarıdır. Kıymetli meslektaşlarım çocuk okula devam etsin veya etmesin değişik sebeplerle ihmal edilen ve 2. çeyrekte bırakılan eğitimin 3. ve 4. çeyrekte ki yapılması gerekenleri bizim yapmamız, aslında din eğitimi açısından çok önemli bir fırsat olduğuna inanıyorum. Bu fırsatı değerlendirmek yaz Kur’an kurslarında görev alacak ihlaslı ve ferasetli olan siz din görevlilerine düşmektedir.
İşte kıymetli meslektaşlarım, bu hassasiyet ve bilinçle görevimizi ifa edecek olursak, inanıyorum ki yarınların nesillerine yön vereceğiz demektir. Aksi halde çocuklarımız başka şer odaklarınca açık hedef haline gelecektir.
Unutmayalım ki, bizler kursa gelen çocuklarımızı ve hissiyatlarını iyi öğrenmeli ve adeta onların kendilerini bizde gördükleri birer ayna vazifesi görebilmeliyiz. Çünkü bu dönem çocuklarında hissiyat hâkimdir. Çocuklarımız hissiyatın verdiği coşkunlukla hayalleri peşinde koşar. Hatta okul çağı hissiyatın şiddetli olduğu bir dönem olduğu için hadis-i şerifte “Gençlik delilikten bir şubedir” (C. Sağir: 934) denilmiştir. Bu sebeple genç, ifrat ve tefritte gidiş-gelişler yaşar. Hayatını orta yol olan “istikamet” üzere geçirmek çocuk için çok kolay değildir.
Çocuklarımızı günümüz şartlarında, akıl ve bilgi ile istikamete yönlendirmek doğrusu çok zordur. Bizler ne olursa olsun çocuklara rol model olmalı ve vermek istediklerimizi yaşayarak, uygulayarak ve çocuklarımızın da yaşamalarını sağlayarak yarınlarımız olan evlatlarımızı yetiştirmeliyiz.
Kıymetli kardeşlerim, düşünün ki siz bir gölün kenarındasınız ve elinizde bir tek taş atma şansınız var. Siz o taşı öyle atmalısınız ki, taş hem gölün ortasına düşmeli, hem de sahile vuracak bir biri ardına düzenli halkalara sebebiyet vermeli ki istenen maksat hâsıl olsun. Eğitimden beklenen ve istenen de budur.
Bu yazımda engin görüş ve bakış açısıyla çalışmalarıma ışık tutan, vefakâr eşime de teşekkürü bir borç biliyorum.
Kalın sağlıcakla
Ayhan TOPÇU
Eğitim Uzmanı