Haberlerde duyuyorsunuzdur, medya sanki sömürge basını olarak iş başında. ABD ambargo uygularsa ne olur. Türkiye'ye vereceği F-35 savaş uçaklarının yaptırım kararını onaylayan ABD geri adım atmazsa ne olur? Doların fiyatı yükselirse ne yaparız? Acaba her şeyimiz değer mi kaybeder, yoksa pahalılıktan dolayı hiçbir şey alamaz hale mi geliriz? Ve daha birçok komplo teorisi, sanki kıyamet kopacak. Allah aşkına değerli dostlar Kur’an’da Rabbimiz “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”(Al-i İmran Suresi 139. Ayet) buyurmuyor mu? Yoksa bu hakikati unuttuk mu? Her nedense Bakanlarımıza yapılan yaptırım kararından dolayı insanımızı yersiz bir telaş ve endişe almış durumda. Şimdi soruyorum Bakanların sahibi Allah değil mi, ABD’nin ve tüm insanlığın da sahibi Allah değil mi? Bu millet nice sıkıntılardan geçerek bu günlere geldi. Şimdi Bakanlarımıza yaptırım uygulayan korkak ABD’nin karşısında mı eğileceğiz?
Tabi biz dizileri, haberleri, filmleri izlerken, boş durmayan sömürge basını, bize ve çocuklarımıza korku cümlelerini empoze etmekteler. Ve bu sayede basit bir düşman gözümüzde büyütülmekte, bizlere devasa bir güç olarak gösterilmektedir. Bizlerde bu tablo karşısında iradesi kırılmış ve kendine güveni olmayan bireyler haline getirilmekteyiz.
Bakınız, kediden korktuğu için devamlı endişe içinde olan fare büyücüden yardım ister. Büyücü fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde, bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, ”Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”
Genellikle bu tür dış mihraklı yaptırım ve komplo teorileri ortaya atıldığında, ilk olarak yandaş medya kartelleri bu tür haberleri, sakız gibi salya akan ağızlarından hiç düşürmeden, adeta korku filmlerini aratmayacak bir gerçeklikle topluma sürekli olumsuz bir atmosfer pompalamaktadırlar. Ve bu atmosferi, çağımızdaki insanların en zaif olan açlık, işsizlik ve yoksulluk damarı üzerinden oluşturmaktadırlar.
Değerli dostlar Türkiye toplumu içinde fare yüreği algısını oluşturmaya çalışanlara karşı (tükettiklerimizin fiyatı ne olacak, acaba döviz fiyatları düşecek mi? ABD’nin yatırımları bizi perişan eder mi? Gibi felaket senaryolarına kulak asmamalıyız.) ecdadımıza dönüp şöyle bir bakmalı ve ibretlik geçmişimizden ders almasını bilmeliyiz.
Birinci dünya savaşının sonlarıdır. Rus işgalinin ve zulmünün son sürat devam ettiği zamanlarda, Erzurum’da bir ihtiyar annemiz atların ineklerin dışkısı içindeki arpa tanelerini toplamaktadır. Kendisine anne, sen bu arpa tanelerini ne yapacaksın diye sorulduğunda: “Evladım yiyecek bir şey kalmadı, ben bu arpaları temizleyip çorba yapacağım ve cephedeki yavrularıma yollayacağım” diyen bir ecdadın torunları değil miyiz? Yoksa böyle asil bir ecdadın torunları olduğumuzu unuttuk mu?
Düşünsenize nereden nereye… Hani kimilerinin hiç sevmediği/sevemediği, imkân buldukça da hakaret ederek ayaklar altına aldığı şanlı Osmanlı İmparatorluğu, son bir asırdır dünya hâkimiyetine soyunan ve yürüttüğü Evanjelist siyaset sonucu dünyayı ve İslam ülkelerini kana bulayan, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan ABD’yi, Osmanlı Padişahı III. Selim’in yıllık vergiye bağladığını ne çabuk unuttuk? Tarihimize ne çabuk yabancılaştık? Allah aşkına nedir bu ABD korkusu? Daha 240 yıllık bir geçmişi bile olmayan bu evanjelist canavardan bu kadar korkmak niye...
Bizler İmanımızdan ve geçmişimizden güç alarak dik bir duruş sergilememiz gerekirken, nasıl olurda yıllarca Kızılderililere ve halen de Zencilere yaptığı insanlık dışı zulümlerle her tarafı insan kanı kokan ABD gibi bir devletten korkarız. Bizim gibi tarihi nice kahramanlıklarla dolu bir milletin evlatları nasıl olur da böyle suni korkuların içinde çıkmaza girer ve rızık endişesiyle hayatını kendine zehir eder.
Bu şekilde korku damarına yenik düşenlere sesleniyorum: Biz niçin açlıktan ve rızıksızlıktan korkuyoruz. Yoksa Allah’a güvenmiyor muyuz? Allah(cc) Hud Suresi 6. Ayette “Yeryüzünde yürüyen hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.” Buyurmasına ve rızkımıza kefil olmasına rağmen nasıl oluyor da ABD’nin yaptırımlarından korkar hale geliyoruz? Doğrusu anlamak mümkün değil.
Değerli dostlar! En basit bir böceğin bile ihtiyacını bilen ve ona rızkını zamanında yollayan Allah(cc), hiç mümkün müdür ki, eşrefi mahlûkat olarak yarattığı insanı ve rızkını unutsun? Zamanın Sasani ve Bizans imparatorluklarını, Allah’a güvenmiş az sayıda Sahabeyi Kiramın ayakları altına seren Âlemlerin Rabbi, ahir zamanda Sahabe misal bir iman ve ciddiyetle Allah’a tevekkül eden yiğitlerin ayakları altına ABD, İsrail ve yandaşlarını sermez mi? Çünkü Allah ciddidir ciddileri ciddiye alır. Ne zaman ciddiyeti elden bıraktık, o zaman Allah bizi kendi halimize bıraktı. Kendi halimize bırakıldığımız zaman, biçilmiş ve çiğnenmiş ekinlere döndük.
Unutmayalım ki rızkı veren yegâne güç ve kuvvet sahibi olan Allah’tır. Asıl korkmamız gereken de Allah(cc) tır.
Kalın sağlıcakla
Ayhan TOPÇU
Eğitim Uzmanı