Günümüz bilgisayar ve teknoloji çağında yeni neslin, mutsuz bir nesil olduğu gerçeği, hemen her kesim tarafından kabullenilmiş durumda. Bu mutsuzluk aynı zamanda da evlerimizin tadını tuzunu kaçırıyor.
Bu mutsuzluğun iki ana nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi çocukların yetişme koşullarındaki değişiklik, ikincisi ise çocuklarımıza uyguladığımız eğitim tarzı olsa gerek.
Yaşam koşulları daha zor iken, insanlar yokluk içindeyken bile günümüzdekinden çok daha mutlu çocuklar yetişiyordu. Bayramdan bayrama alınan kıyafetler çocukların yıl boyunca mutlu olmasına yetiyordu. Tarlada bahçede çalıştırılan çocuklar, arkadaşlarıyla birkaç saat oynamaya fırsat bulunca mutlu oluyordu. Evine yorgun aç dönen çocuklar her gün aynı şeyleri yeseler bile, sofralarında kendilerini doyuracak bir şey bulmaktan mutlu oluyordu. Kısacası “Yokluk” küçücük yüreklerin mutluluk kaynağına dönüşüyordu. Bu mutlu olma ve hayattan tat alma çocukların karakterlerine işliyor, yetişkin olduklarında da mutlu bireyler olarak yaşantılarına devam ediyorlardı.
Günümüzdeki çocuklara bakacak olursak; annelerinin bin bir emekle kendileri için hazırladığı yemekler onları mutlu etmiyor. Her dışarı çıkışta alınan güzel kıyafetler ve hediyeler onları mutlu etmiyor. Neşeleri saman alevi gibi, aldığınız oyuncağın verdiği mutluluk birkaç saat bile sürmüyor. Bir yıl boyunca bekledikleri tatile gittiklerinde bile iki günde sıkılıp mutsuz oluyorlar. Kısaca hayatta hiçbir şeyden zevk almıyorlar ve bu nedenle mutlu olamıyorlar.
Günümüzde çocukların zevk aldıkları iki şey varmış gibi zannediliyor. Bunlardan biri bilgisayar oyunları diğeri ise AVM’lerde bir şeyler atıştırmak ve eğlenmek. Çocuklar bu şekilde mutlu gibi görünseler de aslında bu bile onları mutlu etmiyor. Çünkü bilgisayarda oyun oynarken kazanma çabası içindeki çocukların strese girdiklerini, öfkelendiklerini ve çok mutsuz olduklarını görüyoruz. Ne yazık ki, bu mutsuzlukları ve öfkeleri yüzünden telefonu yere vurup kıran birçok çocuğa rastlamış ve müşahede etmişimdir. Bu şekilde oyun dünyasına dalan çocuklar, üzülerek ifade ediyorum ki, kendi odalarında, evlerinde, mahallelerinde ve hatta kendi şehirlerinde bireyselleşip yalnızlaşıyorlar.
Bir de eğitim sisteminin getirdiği mutsuzluk var. Sınıfındaki arkadaşlarını, mahallesindeki, şehrindeki ve ülkesindeki diğer çocukları rakip olarak gören; başarılı olabilmek için diğer çocukların başarısızlığını isteyen, kendini kurtarma çabası içinde bir nesil yetiştiriyoruz. Bu durum çocukları bencilleştiriyor, mutsuzlaştırıyor. Bu hal ve tavır maalesef kardeşlik ve birlik ruhunu kazanması gereken küçük yaştaki çocukları bile derinden sarsıyor. Bu duruma göz yuman eğitimcilerin kulakları çınlasın.
Peki, mutlu çocuklar yetiştirmek için bizler neler yapabiliriz?
1-Çocuklarınız özellikle 3-4 yaşlarındayken sokakta oyun oynadıkları arkadaşları olsun. Onlarla zaman geçirmesini ve bilgisayar yüzünden yok olmakla karşı karşıya olan ve bizim kültürümüzü yansıtan neşeli oyunlar oynamasını sağlayın. Bu onların hayata daha pozitif bakmaları yönünde tutum geliştirecektir.
2-Çocuklarınıza olur olmaz sürekli kıyafet almayın, ihtiyacı olduğunda arada bir kıyafet alın ki bunun bir kıymeti olsun. Yeni bir kıyafete kavuşmanın mutluluğunu yaşasın.
3-Çocuklarınızı oyuncağa boğmayın. İstediği bir oyuncağı hemen almayın. Para biriktirerek ve bir emekle oyuncaklara kavuşmasını sağlayın ki kıymetini bilip, o oyuncakla oynamaktan mutlu olsunlar.
4-Çocuklarınızın önce acıkmasını sağlayın, daha sonra yemek yedirin. Sürekli bir şeyler atıştıran ve karnı hiç acıkmayan çocuklar, kendileri için hazırladığınız yemeğin kıymetini bilmezler. Örneğin parka giderken yanınıza yiyecek içecek almayın orada oynarken iyice susayıp acıksın. Ondan sonra eve geldiğinde yemek yedirin. Yemek yiyebilmenin mutluluğunu yaşatın.
5-Onlara hayatın zorluklarını tattırın. Fiziksel olarak onları yoracak işler yaptırın, böylece evde anne babaya yardım etmenin bile bir mutluluk kaynağı olabileceğini öğrensinler.
Kalın sağlıcakla,
Ayhan TOPÇU
Eğitim Uzmanı
Kaynakça:
Öğrenme Psikolojisi/Jeanne Ellis Ormrod
Eğitim Psikolojisi Portalı
Eğitim Ajansı
Psikoloji ve Yaşam/ Philip G. Zimbardo, Richard J. Gerrig