Peygamberimiz Mescitte namaz kıldırırken cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu. Mescitte bulunan çocukların ağladığını işitince, anneleri onlarla ilgilensin diye namazı kısa tutardı.
Sahabelerin bu husustaki anlatımı şöyle: “Resulullah (s.a.v.) bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa süre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî (r.a.) sordu: “Yâ Resulallah! Bu gün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız”. “Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle açıkladı:
“Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim.”1 Çocuğun ağlamasını duyunca namazı kısa süre okuyarak kıldırmışlardı.
Çocuğa en çok annesi şefkat gösterir. Bir hadis-i şerifte annenin çocuğuna gösterdiği şefkatten dolayı büyük sevap kazanacağı müjdelenir. Olay şöyle gelişir: “Bir gün fakir bir kadın iki kızı ile Hz .Aişe’yi ziyarete gelmişti. Hz. Aişe de evde onlara ikram için bir tek hurmadan başka verecek bir şey bulamamıştı. O hurmayı anneye verdi. Anne de hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirdi. Bu durumdan etkilenen Hz. Aişe bu durumu Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz o kadın için şu müjdeyi verdi: “Çocukları hakkıyla sevmek ve onları korumak, Cehennemden kurtuluşa vesiledir.”
Peygamberimiz çocuklara gösterdiği şefkatte din ayırımı da yapmazdı. Peygamberimizin hizmetinde bulunan Yahudi bir çocuk vardı. Bir gün Yahudi çocuğu hastalanmıştı. Bunu duyan Peygamberimiz çocuğu ziyarete gitti. Başucunda oturdu ve ona Müslüman olması için telkinde bulundu. Çocuk, Müslüman olmadan önce, babasının düşüncesini öğrenmek için yüzüne baktı. Babası, Ebu’l-Kasım’ın çağrısına uy (Müslüman ol)” dedi. Çocuk da müslüman oldu. Peygamber (s.a.v.) bu duruma çok sevindi ve :
“Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek Allah’a şükretti.” 2
Peygamberimizin barış zamanındaki bu güzel davranışları, savaş esnasında da devam ederdi. Savaş sırasında çocukların ve kadınların öldürülmemesini öğütler, onlara iyi davranılmasını tembih ederdi. Çünkü, kadın annedir, çocuk ise istikbaldır. Geleceği yok etmemek lazımdır. Yine aynı konuda şöyle buyurmaktadır:
“Savaşlarda çocukları ve Manastır ehlini (Mabet ehli ) öldürmeyiniz”.3
Bir savaş esnasında birkaç çocuk iki tarafın arasında meydanda kalmış ve öldürülmüşlerdi. Peygamberimiz bu hadiseye çok üzüldü. Bunun üzerine Sahabîler:
-“Ya Resulallah! onlar müşrik çocuklarıdır, niçin üzülüyorsunuz? diye sordular. Peygamberimiz,
-“Onlar doğdukları gibi duruyorlar. Sakın çocukları öldürmeyin, aman çocukları katletmeyin. Her can ilk yaratılışta tertemizdir” buyurarak konuya dikkatlerini çekti.
Çünkü, çocukların babası gayr-i müslim de olsa, kendileri erginlik çağına gelmedikçe mükellef sayılmamaktadır. İslâm fıtratı üzere doğdukları için, o masumluklarını muhafaza etmektedirler.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, henüz buluğ çağına gelmemiş olan, Hasan, Hüseyin, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ca’fer ve Abdullah b.Zübeyr gibi çocukların biadlarını kabul etmiş, o yaştaki çocuklara verdiği değeri bize göstermektedir. 4
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Kız çocuklarını da çok severdi.
İslam’a göre kız-erkek ayırımı yoktur. Nasıl olabilir ki? Onlardan biri Hz. Muhammed (s.a.v.), diğeri Hz. Hatice (r.a.) ; biri Hz. Adem, diğeri Havva ; biri Hz. Ali (r.a.), diğeri Hz. Fatıma (r.a.) Peygamberimizin eşsiz şefkatini kız çocukları üzerinde de görmekteyiz.
İslâm’dan önce kız çocuklarının Arapların gözünde hiçbir değeri yoktu. Onlar Kız babası olmayı bir ayıp olarak görürlerdi. “Falan adamın damadı demesinler” diye kızlarını evlendirmek istemez, diri diri toprağa gömerlerdi. Bu vahşeti de atadan, babadan kalma bir âdet olarak görür, uygularlardı. İşte Peygamberimiz bu zavallı masumların böyle acımasızca öldürülmelerini büyük bir cinayet olarak görüyor, bu kötü âdetin bir an önce kaldırılması için mücadele ediyordu. Kendisi kız babası olmakla iftihar ettiği gibi, üç, iki veya bir kızı olup da onları büyütüp yetiştirenleri, İslâmî bir eğitim verenleri Cennetle müjdeliyordu. (Bu konuyu daha önce, yukarıda anlatmıştık).
Peygamber (s.a.v.)’in kızı Hz. Fatıma, ehl-i beytin annesidir. O bizim de annemizdir. Allah Resulü, kızı Fatıma yanına girince hemen ayağa kalkar, elinden tutup kendi oturduğu yere oturtur, kendisinin ve ailesinin sıhhatını sorar, onu okşar ve ona iltifat ederdi. Hz. Fatıma (r.a.)’yı kendi canı gibi severdi. Kendisine olan sevgisini bilen Fatıma da O’nu kendi canından daha çok severdi. Onun için vefatını haber verdiğinde önce ağlayıp üzülmüş, ilk vefat edip kendisine kavuşacak olanın o olduğunu söyleyince de çok sevinmişti.5 Hz. Fatıma, gelin olup gittikten sonra altı ay Peygamberimiz evine uğrar ve onları sabah namazına kaldırırdı.6
Peygamberimiz, huzuruna bir kız çocuğu gelirse ona yakın ilgi ve alaka gösterirdi. Enes b. Mâlik anlatıyor: “Peygamberimizin yanında bir adam oturuyordu. Bir ara adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu aldı dizlerine oturttu. Az sonra bir de kız çocuğu geldi. Onu da yanına oturttu. “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz adama sordu: “Niçin ikisini bir tutmadın?” 7 Kız çocuğuna ayrı davranılmasından rahatsız olmuştu.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Ebu Eyyüb El-Ensari’nin evine inip yerleşeceği sırada, Neccar oğullarının küçük kızları deflerle çıkıp şiirler (neşideler) okuyarak Peygamberimize sevgilerini ifade ediyorlar ve şöyle diyorlardı:
“Neccar oğullarının kızlarıyız biz..! Ne hoştur komşuluğu Muhammed’in”
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onlara: “ Beni seviyor musunuz?” diye sorunca, onlar da:
“-Evet Ya Resulellah ! Seni Seviyoruz!”, diyorlardı. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de:
“-Allah biliyor ya, Vallahi ben de sizleri seviyorum! Vallahi ben de sizleri seviyorum! Vallahi ben de sizleri seviyorum!” diyerek cevap verdi.8
Yüce Allah bizlere de bu sevgiyi nasip eylesin.
Peygamber Efendimiz, özellikle yetim ve yoksul çocuklarla yakından ilgilenir, kız çocukları arasında hizmetçi ve işçi gibi çalışmak mecburiyetinde kalanlara da merhametle davranır, onların her isteğini dinler, her ihtiyacını gidermeğe çalışırdı. Nakledeceğimiz şu olay bu açıdan çok ilginçtir:
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in cebinde on dirhemi vardı. Elbise satıcısından dört lirasına bir gömlek aldı. Dışarıya çıkınca yoksul bir Medineli:
- Ey Allah’ın Resulü! O gömleğe çok ihtiyacım var, onu bana verir misin? Dedi. Peygamberimiz gömleği yoksula verdi. Elbiseciye tekrar girdi, geri kalan paranın dört lirasına kendisi için bir gömlek daha satın aldı. Dışarıya çıkınca küçük bir hizmetçi kızın ağladığını gördü. Hemen yanına yaklaşıp sebebini sordu. Hizmetçi kız:
“-Ev sahibim bana un almak için iki lira vermişti. Onu kaybettim, onun için ağlıyorum”, dedi.
Peygamber(s.a.v.) Efendimiz, son kalan iki lirayı da bu küçük kızcağıza verdi. Fakat küçük kız, ağlamaya devam ediyordu. Peygamberimiz tekrar sordu:
* “Kaybettiğin iki liraya kavuştun, daha niçin ağlıyorsun ?” dedi. Kızcağız:
* “Eve geç kaldım, beni dövmelerinden korkuyorum,”dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz küçük kızın elinden tuttu ve :
* “ Korkma yavrum, gel benimle” dedi ve onu evine kadar götürdü. Önce selam verdi. Ancak üçüncü selamında kapıyı açtılar. Peygamberimiz:
* “İlk selamımı duymadınız mı?” Diye sorunca:
* “ Duyduk, amma selamınızın artmasını ve sesinizi daha çok duymayı arzu ettik, Sana canımız feda olsun ey Allah’ın Resulü! Buraya kadar niye zahmet ettiniz? Dediler. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
* “ Şu kızcağız geç kaldım diye dövülmekten korkuyordu da bunu size kadar getirdim” cevabını verdi. Ev sahibi:
-“Ey Allah’ın Resulü! Sizin evimize gelmenize sebep olduğu için şu hizmetçi kızı ( cariyeyi) azat ediyorum. Artık hürdür” deyince, Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurdu:
-“Allah’ın bana verdiği on lira, ne kadar da bereketli imiş! Allah (c.c.) onunla Peygamberine ve Medineli bir yoksula birer gömlek giydirdi, bir kız çocuğunu da sevindirdi. Hürriyetinin verilmesine vesile oldu. Şüphesiz bize sonsuz kuvveti ile rızık veren O’dur”.9
Peygamber (sav) Efendimizin, çocuklar konusunda yukarıda anlatmağa çalıştığımız bu güzel uygulamalarını bizler de örnek alalım. Çocuklarımızı sevelim, onlarla ilgilenelim, zaman ayıralım ve onlara değer verelim. Unutmayalım ki geleceğin büyükleri ve yöneticileri onlar olacaktır.
Yüce Allah cümlemize salih evlatlar ve hayırlı nesiller ihsan eylesin.
1 Kütüb-i Sitte
2 Buhârî, Cenâiz; 80
3 Müsned, I, 300; Buhârî, Cihâd; 146
4 Heysemî, VI, 40; IX, 285
5 Buhâri, Edep; 18; İbn-i Sa’d, Tabakat, VIII, 69
6 Taberî, XXII, 6
7 Heysemî, VIII; 156
8 İbn-i Mâce, Nikâh; 21; Diyarbekrî, I, 341
9 Algül, Hüseyin, Hz. Muhammed, sh. 190-191