Suriye’yi konuşmamızın nedeni, içerisinde akan kan ve son günlerde Türk jetinin vurulması meselesinden dolayıdır. Bu ülke, haklı Müslüman olan, tarih boyunca aynı kaderi paylaştığımız, ortak kültürel ve tarihi değerlerimiz bir ülkedir. Bu haliyle sıradan bir ülke değildir. Bu ülke ile savaşmak ya da düşman olmak hiçte istenemeyecek bir durumdur.
Ancak Türkiye’nin keşif için uçan jet uçağının herhangi bir uyarı yapılmadan vurulması, olaydan sonra da sanki meydan okur gibi garip bir duruş sergilenmesi, Türkiye’nin de onurunu korumak için karşılık vermesi gerektiği fikrini akıllara getirmektedir.
Kuşkusuz bu olay, birçok kişinin de bildiği gibi, sıradan bir olay değildir. Kabul edelim ki, söz konusu olayın oluş şekli çok planlı ve programlı değildir; son günlerde Suriye resmi makamlarının Türkiye’ye karşı beslediği duygusal tavrın bir sonucu ya da bir askerin fevri tavrının ürünüdür. Oluş şekli nasıl olursa olsun, sonuçları itibariyle tam bir provokatif olaydır. Art niyetli mihraklar bunun üzerinden onlarca fayda elde edilebilir; bunu kullanılarak, bir taşla onlarca kuş vurulabilir.
Nitekim öyle de olmaya başlamıştır. Batı her zamanki ikiyüzlülüğü ile savaş taraftarı bir konuma oturmuş ve herhangi bir anlaşmazlıkta Türkiye’yi destekleyeceğini açıkça ilan etmiştir. Bunun yanında bir takım Batılı yayın organları Türkiye ile Suriye arasında olabilecek muhtemel bir savaşın hesaplarını yapmaktadırlar. Hatta bu arada Batılı ya da Doğulu birçok silah tüccarı ellerini ufalayarak elde edecekleri tatlı kârları düşlemektedirler.
Türkiye’nin İsrail ile yaşadığı benzer olayda Türkiye’ye itidal çağrısı yapan, İsrail’in kendini savunma hakkından bahseden Batılı yetkililer, yazarlar ve çizeler, burada yanı tavrı sergilemedikleri gibi daha hırçın ve daha saldırgan bir tutum içerisindeler.
Buradan da anlaşılacağı gibi, mesele sıradan bir mesele değildir. Dünyanın süper güçleri, tarihinden ve kültüründen aldığı manevi güçle Ortadoğu’da aktif bir rol oynamak isteyen, bunu da psikolojik planda kısmen başaran Türkiye’yi hem denemek hem de caydırmak için bir altın fırsat yakalamışlardır. Ortam tam anlamıyla kışkırtmaya müsaittir. Çünkü taraflardan biri olan Suriye’nin başında halkının inançlarına ters düşmüş, kendi halkının kanını dökmekten zevk alan bir yönetici bulunmaktadır. Diğer tarafta boyundan büyük rolleri üstlenen ve tarihinden aldığı nominal güçle süper güçleri kıskandıracak bir konuma yükselmeye kalkışan Türkiye bulunmaktadır.
Bu olay, bu gün Türkiye’nin dostu gibi görünen Batılı devletler için de bulunmaz bir test aracıdır. Fransa’dan İngiltere’ye, Almanya’dan Amerika’ya herkes için tam bir turnosol kağıdıdır. Bunlar dost gibi görünse de olabilecek bir Türkiye- Suriye savaşının İsrail için ciddi bir hayat öpücüğü olduğunun farkındadırlar. İsrail zaten, Arap Baharı ile bir iki Arap ülkesinde yaşadığı moral bozucu gelişmelerden sonra zil takıp oynayacak bir konumu yakalamıştır.
İşin en kötü tarafı, bütün varlığını İsrail düşmanlığı üzerine bina etmiş olan Suriye ve onun gibi bazı İslam ülkesi yöneticilerinin bunun farkında olmaması, böylesi derin oyunlara gönüllü figüranlık yapacak kadar gaflet ve dalalet, hatta hiyanet içerisinde olmalardır.
Bütün bunları düşündüğümüzde Türkiye’nin savaş çığırtkanlığı yapmamasının çok önemli bir tavır olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir. Ancak hayretimizi mucip bir durumu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Acaba amansız bir Emperyalizm karşıtı olan, İsrail’i ve onun dünyada kurduğu derin tuzağı çok iyi bilen, bu durumu ömrü boyunca anlatarak bütün Müslümanları Emperyalizmin derin oyunlarına karşı uyaran Humeyni’nin kurduğu İran, bu olayın neresindedir? Ali Şeriati neredesin? Cezayir’de Fransızların oynadığı açık ve net emperyalist oyunlar şimdi senin memleketini gözünün önünde ve gözetiminde oynanıyor. İsrail ile İran zımnen aynı kampta bulunuyor. Humeyni’nin yöneticilerini İslam’a davet ettiği, onlarında dudak kıvırarak alay ettiği Rusya ile İran aynı safta, omuz omuza duruyor. Yoksa “Ne Doğu ne Batı; Tek Yol İslam” sloganı daraldı da evrensel İslam anlayışımız mezheplerin sınırlarına girecek kadar küçüldü mü?
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Suriye olayı sadece Rusya ve Çini ya da Batılı dostlarımız (!) ve onların besleyip büyüttüğü İsrail’i değil bir İslam ülkesi olan ve bunu ağır bedeller ödeyerek kuran İran’da dahil herkesi, insanlığa karşı oynanan derin emperyalist oyunlar karşısında samimiyet testine tabi tutmaktadır.
Hasan AYIK