Vicdan diye bir yastık var. Onun yumuşak mı yoksa sert mi olacağına biz yani kişinin kendisi karar verir. Başını yastığa bıraktığında vicdanın ne kadar rahatsa o yastık o kadar yumuşak olur ama yok eğer vicdanın seni yiyip bitiriyorsa içini kemiriyorsa işte o zaman o yastık sana taş olur sabaha kadar.Ne pahasına olursa olsun insan,dürüstlüğünden hiçbir zaman ödün vermemeli. Dürüstlüğünü kaybederse vicdanını da kaybeder.Bu da ona huzursuzluk verir. Allah işlerini rast götürmez.
Vicdan meselesinde kişi kendi ile başbaşadır. Ve o vicdan öyle bir hayrıkışla haykırır ki kulağını sağır edercesine.Susturmak istersin duymak istemezsin senden başka hiç kimsenin duymadığı o sesleri susturmak istersin... Ama susturamazsın. İşte o ses senin vicdanının sesi...İşte o ses o duymak istemediğin ses senin yaptıklarının sesi. İnsanlardan saklamaya çalıştıgın şeylerin sesi.. Vicdanın ile başbaşa kaldığında içini kemirir,huzursuz eder,sıkıntı yapar,daraltır yüreği.İnsan, sözünün gideceği yeri iyi bilmelidir.Büyüklerimizin bir sözü vardır hep aklıma gelen."Kelimelerini ayrıştır sonra söyle." Ne kadar da yerinde bir söz.
Bir vicdan azabı var bir de vicdan rahatlığı.Vicdan azabı kişiyi hiç rahat bırakmazken; Vicdan rahatlığı kişiye en güzel huzuru verir."Benim vicdanım rahat" diyebilmektir bütün mesele.Ve deyince de kendinle samimi olmandır kendini kandırmamandır.
"Kötü bir işin en gizli şahidi,vicdanımızdır."
(Hz.Ömer)
Vicdanın verdiği rahatlıkla, huzurla yaşayabilene ne mutlu.
Rabbim herkese vicdan rahatlığ ve gönül ferahlığı versin inşallah.
Ayşe ŞAHİNOĞLU