Bismillahirrahmanirrahim
Bazen düşünüyorum da eskiye göre o kadar çok imkan, fırsat olmasına rağmen insanlar neden bu kadar mutsuz ve şikayetçi? Ayağı taşa takılınca bile “Allah kahretsin” cümlesini kullanan insanları hepimiz duymuşuzdur. Necip Fazıl’ın çok sevdiğim şu sözü gelir hep aklıma. “Ayağın taşa takıldığında “Allah kahretsin” bile deme, Dua et ki; taşa takılan bir ayağın var…”
İmkanlar arttıkça, Allah’a şükürler azaldı; şikayetler, nankörlükler çoğaldı. Şimdi kimi konuştursak hep bir “of” dökülür dudaklarda. Halbuki “of” değil, “af” demeliyiz ve dilemeliyiz Allah’tan. “Hiç huzurum yok” diyenler bir de şunu düşünseler “Asıl huzur, huzuru verende” değil mi? “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”(Rad/28) ayeti bize gelmedi mi? Allah bize bu kadar yakınken bu uzaklaşma niye? Huzur neden haramlarda aranır oldu?
Allah’ın yolu ne kadar temiz ne kadar huzurlu bir bilse insan, bir huzuru yakalasa işte ne mutlu ona. Allah’ın verdiği her şeye şükretmeliyiz. “İnsan, ne nankör şey”(Abese/17) Kalp, ancak Rabbine itaat ederek huzuru bulur, yatışır.
Her okuduğumda kalbimin titrediği ve gözümde yaşların aktığı Fecr süresi 27.ayetin meali bize, ancak kalp huzurunun Rabbine itaat etmekle olacağını Yüce Rabbimiz buyuruyor.
“Ey Rabbine itaat eden, kalp huzurunu bulan imanlı kişi, gir kullarımın arasına, gir cennetime.” Yazarken bile elim titriyor. Rabbim sana şükürler olsun…
Huzuru başka yerde arayanlar huzursuz kalır.
AYŞE ŞAHİNOĞLU