Ülkemizde ve dünyada liberalizmi savunanların çoğunluğunun meselelere tek yönlü baktıkları ve acele ile hareket ettikleri genel bir kanıdır.
Masa başında ahkâm kesmek ve her şeyi seviyesiz bir biçimde eleştirmek onların mâhir oldukları konulardandır.
Oysa daha derin bir demokrasi, daha geniş özgürlükler ve hukukun üstün olduğu bir nizamın inşası için her zaman teenni ile hareket etmeye ve sağduyuyu elden bırakmamaya ihtiyaç vardır.
Ekonominin sağlıklı işlemesi ve Türkiye’nin dünya ile entegre olabilmesi için ciddi, planlı ve sağlıklı bir yapılanmaya gerek vardır ki bu da zamanla gerçekleşebilecektir.
Acele etmek, ya hep ya da hiç demek, istedikleri olmayınca ya da gecikince tüm yapılanları inkâr etmek nankörce bir davranış olarak değerlendirilebilir.
Olan güzel gelişmeleri görmezlikten gelmek, sürekli eleştirmek, hiçbir şeyi beğenmemek ve hakkı teslim etmemek ise insânî bir yaklaşım olarak görülemez.
Doğrulara doğru, yanlışlara yanlış diyemeyen bir aydın nasıl omurgasız ise yapılan güzellikleri ve başarıları küçümseyen kimse de aynı şekilde omurgasız ve ilkesiz olsa gerektir.
Dolayısıyla sürekli ekranları ve gazete köşelerini işgal eden, her konuda fikir yürüten ve kendini bir şey zanneden “bazı” liberal aydınların artık ilkeli hareket etmelerinin zamanı gelmiştir.
Var olan yetkilerini keyfi olarak kullanmak, toplumu yanlış yönlendirmek ve demokratikleşmenin gecikmesine neden olmak bir vebaldir.
Kanaatimizce birilerine şirin ve objektif görünmek adına, terör örgütlerini zaman zaman savunur duruma düşmek tarafsız bir yaklaşım değil, tam tersine onursuzluk ve ilkesizlik olarak görülebilir. Zira teröre her türlü destek en büyük zulüm ve haksızlıktır.
Doğru ve haklı olan kimsenin yanında değil de gücün yanında yer alan, şantajlara boyun eğen, korkak ve ilkesiz aydın, işinin hakkını vermeyen birisi olarak değerlendirilebilir.
Bazı gerçekleri göremeyebileceği hakikatını kabul etme erdemini gösteremeyen bir liberal aydın gerçek bir liberal olma vasfını kaybedecektir.
Toplumu ve değerlerini tanımayan ve anlamayan bir liberal aydının o ülkeye vereceği şey zaman kaybından başkası olmayacaktır.
“Aslında biz düzeltiyoruz, bizim sayemizde bunlar oluyor” diye hava atan ama gelişmelere engel olan ya da gecikmesine yol açan aydın gerçek aydın değildir.
Sırtında yumurta küfesi olmayanların, bir eli yağda bir eli balda olanların ve sorumluluk almadan konuşan bazı liberal aydınların dolduruşuna gelen idarecilerin ise, acele kararlar almaları hem kendilerini hem de ülkeyi felakete sürükleyebilecektir.
Sonuç olarak, atalarımızın “bekara karı boşamak kolaydır” sözü tam da bu liberal aydınları tarif etmek için söylenmiş olmalıdır. “Laf ile peynir gemisi yürümez” sözünü bize miras bırakan atalarımızı da bugünlerde hayırla yad etmek uygun ve doğru olacaktır. Zira meselelere tek yönü bakan gemiyi karaya oturtacaktır. Ama çok yönlü düşünen ve istişare edenler ise her zaman gemiyi sahili selamete çıkartacaklardır. ( 25.05.2012)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi