Bir millet, efsaneye dönüşen zaferleri kadar güçlüdür. Tarihinde altın sayfalara yazılacak şanlı efsanevi zaferleri varsa o zaferlerden aldığı ilham ve güçle kıyamete kadar varlığını devam ettirir. O milleti hiçbir güç ve kuvvet yıkamaz. Çünkü böyle bir tarihe sahip millet yeniden yazmaya muktedir olur.
Tarihi şanlı zaferlerle dolu geçmişe sahip bir milletiz. Bu zaferler öyle zafer ki hem kendi medeniyet ve tarihimizin hem de dünya medeniyetlerinin ve tarihinin dönüm noktalarındandır. Malazgirt ve Sakarya Meydan Savaşları en önde gelen zaferlerimizdendir. Bu iki zaferden birincisi 1071 Malazgirt zaferi Anadolu’nun kapılarını İslam dünyasına açmış, ikincisi 30 Ağustos Sakarya Zaferi ise Anadolu’nun kapılarını ebediyen düşmanlarımıza kapatmıştır. Böylelikle dünyanın cennetten bir köşesi olan ve aynı zamanda konum olarak da en nazik bir konuma sahip olan vatanımız düşmanların her türlü istilasından kurtulmuştur.
Zaferler özellikle de zaferin büyüklüğü, imkansızlıklar içinde kıvranırken ve düşmandan orantısız bir şekilde zayıfken savaşı inanç ile kazanılmasından gelmektedir. Atalarımız, “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân 3/139) ayetinden aldıkları iman gücüyle düşmanları ne kadar kendilerinden kat kat üstün olursa olsun Allah’a tam bir teslimiyet ve iman ruhuyla savaşmışlar ve Bedir’den, Malazgirt’ten, Çanakkale’den, Sakarya savaşına kadar tüm savaşlardan düşmanlardan çok zayıf olmalarına rağmen zaferle çıkmışlardır. Bu iman gücünün en büyük pay sahibi de şehitliktir. “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.” (Bakara 2/154) ve “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilâkis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar Allah’tan gelen bir nimet, bir lütuf sebebiyle ve Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesi ile de sevinç içerisindedirler.” (Âl-i İmrân 3/169-171) ayetlerinde şehitlik makamının en yüce makam sahip olduğu ve sayısız nimetler sunulacağı bildirilmektedir. Bu sebeple bir mümin şehit olmak için can atmaktadır. Her girdiği savaşta şehitlik makamına erişmek için en ön safta cephanesi bitse bile göğsünü siper etmekten kaçınmamıştır. Bu şehit olma arzusu ve şehitlik inancı ile nice büyük zaferler elde edilmiştir.
Şunu da unutmamak gerekir. Bu zaferler sadece iman gücüyle kazanılmamıştır. Allah’ın yardımıyla da kazanılmıştır. “Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.” (Âl-i İmrân 3/160) her ne başarı ve zafer elde ettiysek mutlaka Allah’ın yardımı ile elde etmişizdir. Bunun en güzel örneği Kur’an’da anlatıldığı üzere Bedir Savaşıdır. “Andolsun ki Allah size, zayıf ve çaresiz iken Bedir’de de yardım etmişti. Allah’a isyandan sakının ki şükretmiş olasınız.” (Âl-i İmrân 3/123). Bedir Savaşında Mekkeli müşrikler Müslümanlardan kat kat üstündüler. Allah'ın Yardımı ile Müslümanlar zafere nail oldular. Aynı şekilde de Malazgirt, Mohaç, Çanakkale ve 30 Ağustos zaferlerinde hep Allah’ın yardımı açıkça görülmüştür.
Zaferler, bir milletin varlıklarının ve devamlılıklarının en büyük unsurudur. Zafer de iman gücü ve Allah’ın yardımı ile gerçekleşmektedir. Allah’ın yardımını üzerimize çekmemiz için önce imanımız sonra da birlik beraberlik içinde olmamız gerekir.
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez
Mehmet Akif’in mısralarında söylediği gibi birlik ve beraberlik içinde olduğumuz müddetçe şu cennet vatanımızı asla düşman çizmesi altında çiğnetmeyiz vesselam.
Vatanımız ve İslam Alemi için kendini feda eden tüm şehitlerimizi şükranla anlar Allah’tan rahmet dilerim.
Mesut AKDAĞ