İyi ki ben varmışım. Ben ne güzel ne büyük ne sevilen insanmışım. Dünyanın en şanslı insanı benim.
Övülmek, övünmek, beğenilmek, kendini beğenmek, gururlanmak ya da kendini çok üstünü görmek, bu özellikler insanın doğasında, tabiatında vardır. İnsanın bu vasıfları yaratılışında var olmasına vardır ama bunların bir kısmı insanın iyiliğini ve güzel bir insan olduğunu, bir kısmı da kötü ahlaklı bir kişi olduğunu gösterir.
Övünen, kendini beğenen durduk yerde gururlanarak kendisinden öğünerek bahseden ve kendisini üstün gören bir kimsenin ahlaken ve insanlık olarak kötü bir yapıya sahip olduğuna tam tersi olarak övülen, başkaları tarafından beğenilen, takdir edilen, sevilen ve kendisinden sitayişle bahsedilen kişilerin de ahlaki olarak güzel bir yapıya sahip olduğuna hükmederiz.
Atalarımız “Sen kendini övme, başkaları seni övsün.” sözü bu hakikati en güzel şekilde açıklamaktadır. Kişi kendini överken genelde kendisinin kötü ve zayıf taraflarını iyiymiş gibi gösterme çabasındadır. Yalancı bir insan her karşılaştığı insana dürüst olduğunu anlatır ve dürüstlüğü ile övünür. Tembel bir insan da çalışkanlığından dem vurur. Bu misallerde olduğu gibi eğer bir insan bir sohbet esnasında sohbetin konusu dışında veya konusu ile alakalı olarak kendisini överse bilin ki, her ne ile övünüyorsa onun tam zıttıdır.
Kişinin en büyük düşmanı kibirdir, gururdur. Bir kimse isterse dünyanın en büyük makamına, mevkiine, en çok malına mülküne sahip olsun isterse sıradan, gariban, fakir bir vatandaş olsun, eğer kibir ve gurura yeltenirse elindekilerini kaybetmeye mahkumdur. Zenginlikten fakirliğe, makam ve mevkiden itibar kaybetmeye, fakirlikten tamamen sefilliğe ve zillete düşer. Bunun en güzel örneği Hz. Âdem ve Şeytan arasında geçen hadisedir. Cenab-ı Allah Hz. Âdem’i yaratınca meleklere secde etmesini emretti. Ancak şeytan kibirlenerek bu emre itaat etmeyip Hz. Âdem’e secde etmedi. Hz. Âdem’in üstünlüğünü kabullenemedi. Cenab-ı Allah şeytana secde etmeyip Hz. Âdem’in üstünlüğünü tanımamasının sebebini sorduğunda “Ben ateşten yaratıldım. O ise topraktan yaratıldı. Ben ondan üstünüm.” (Sad 38/72-76) dedi. Böylece cennetten ve Allah’ın rahmetinden kovuldu. Ateş, topraktan üstündür ama makam olarak iç alemde, mana aleminde üstün olan topraktır. Görünürde ne kadar ateş üstün olsa da hakikatte toprak üstündür. Hayatın temeli ve dayanağı toraktır. Tüm canlıların hayat kaynağı olan tarım ve bitkiler toprakta oluşmaktadır. Toprak, tüm canlılara hayat verirken ateş ise hayatı yakarak yok eder. İşte, bu sebeple üstün toraktır. Dolayısıyla Hz. Âdem şeytandan üstündür. Toprağın diğer üstünlük olma vasfı da kibir ve gururun zıttı mütevaziliğidir.
Büyüklük, makam, mevki ve zenginlik üstünlüğün simgesi değildir. Üstünlük kalptedir, takvadadır (Müsned, Müessesetu’r-rialse, 1421-2001,38/474/h. no:23489). İşte bu sebeple bir Mü’min asla gurura ve kibre kapılmamalıdır. Yani ben en iyisiyim, büyüğüm, güçlüyüm ve iyi ki ben, asla dememelidir.
Şimdi diyeceksiniz, kibir ve gurur insanın ve bilhassa Mü’minin en büyük düşmanıdır, en büyük zarara uğratanıdır diyorsun ama yukarıdaki ilk cümlelerin “İyi ki ben ne güzel ne büyük ne sevilen insanmışım.” bu söylediklerine bakarak ne kadar kibirli ne kadar kendini beğenmiş bir kimse olduğunu belirtiyorsun diyebilirsiniz.
Evet görünürde hep ben diyen kimse gururludur, bencildir, egoisttir. Fakat bazı anlar var ki “İyi ki ben deyip, ben ne kadar güzel ve sevilen insanmışım.” demek gururlanmanın ve büyüklenmenin tam aksine Mü’minin Allah’a karşı şükrünü, kulluğunun zirvesini ve alçak gönüllülüğünü göstermektedir. İnsan bu zaman diliminde ne kadar çok iyi ki ben derse o kadar mütevaziliği, sabrı, kulluğu artar. İsyandan, şikâyetten ve kibirden uzaklaşır.
Peki, bu zaman dilimi nedir ve hangi zaman dilimindedir diyeceksiniz. Hemen söyleyeyim: “Müminin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64) Hadis-i şerifinde anlatıldığı gibi bela ve musibet anlarımızdır. Bizi Yaratan demiyor mu? "Ben musibeti sevdiğim kula veririm." Değil mi en çok zulüm görenler, çile çekenler Cenab-ı Allah'ın en sevdiği peygamberlerdir.
Bu sebeple her musibet ânımızda "Niye ben, bir ben mi varım, benden başkasını niye bulmadı?" diyerek isyan edeceğimize "İyi ki ben, demek ki Allah beni seviyormuş" deyip musibete şükrederek mütevaziliğimizi ve ihlasımızı arttırarak kibirden ve enaniyetten kurtulabiliriz. Ha ne dersiniz?
Mesut AKDAĞ