Bir ayetin tecellisini yani hakikatinin geçmiş günlerde olduğu gibi günümüzde de gün yüzüne çıkmasına şahitlik yaptığımız şu günümüze ve bunu bize yaşatan Allah'a şükürler olsun. Bu ayet "Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır." ( l-i İmrân Suresi 54. Ayet)
Kabil kardeşini öldürür. Bu akıtılan ilk kandır. Bundan öte bu olay, hak ile batıl mücadelesinin de ilk tohumudur. Bu olayla birlikte hak ile batılın mücadelesi ta kıyamete kadar sürecek bir hengame içine girer.
Hak ile batıl mücadelesinin doruğa çıktığı günümüzde, tamda o mücadelenin ortasında yer alan, zaferin belirleyici unsuru ve mihengi Ayasofyadır.
Makus tarihine gömülmüş, çeşitli oyunlarla kaderine terk edilmiş, hile ile yürüttüğü misyonunu kaybetmiş, gönüllerde bir yara ve sızı olan, hatta kansere dönüşmüş bir ura sahipmiş gibi boynu bükük hüzün içinde olan koca, ulu mabet, Ayasofya'nın ibadete açılmasına tanıklık ettiren, bu büyük tarihi hadiseye şahitlik ettiren, dinler tarihinde yani hak ile batıl mücadelesinde altın harflerle Hakkın zaferini, tarihe not düşürülüşünü, bizlere gösteren Allah'a sonsuz kere şükürler olsun.
Ayasofya'nın açılışı sıradan bir cami açılışı değildir. Ayasofya, sıradan dört duvardan oluşan bir cami değildir. Ayasofya, camiden öte, büyük bir vazife, misyon-vizyon taşıyan kutsal bir mekandır. Her şeyden öte büyük bir simge ve temsildir.
Ayasofya, tüm dünyaya, medeniyetlere İslam’ın adaletini, tüm şiarlarını, ahlakını, kurallarını, muhteviyatını yani dinimizin tüm özellik ve güzelliklerini ilan eden, temsil eden bir misyon olma vazifesini taşıyor ve bunu en mükemmel şekilde deruhte ediyor.
Ayasofya, Peygamberimizin "Kostantiniyye elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandandır. Onun askeri ne iyi askerdir” hadisinde ki müjde ve övgünün en büyük vesilesidir. Bizans Kosrantiniyesi zulüm merkeziyken, şanlı padişahımız Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri ve şanlı askerleri tarafından fethedilince İslambol olmuş, dünyaya adaleti, medeniyeti ve insanlık haklarını kazandırmıştır. Peygamberimizin İstanbul'un fetih müjdesini gerçekleştirmek ve övgüsüne nail olabilmek için olmazları olur yapıp başta imkansız gibi görünen gemileri karadan yürütmeyi gerçekleştirmiş. Yıkılmaz, aşılmaz denilen surları o güne kadar görülmemiş büyüklükte ve tahrip gücü yüksek Şahi topunu icad ederek o surları yerle bir etmiştir. İşte bu gayretin çabanın ve müjdeyi gerçekleştirmeye nail olmanın, övgüye mazhar olmanın bir ödülü, payesi olması gerekir. O paye de Ayasofyayı camiye çevirip tüm dünya "Allah'ın birliğini, büyüklüğünü, İslamı ve Peygamberimizin hadisinde ki asırlar önceki bildirdiği fetih mucizesinin" ilanını yapmaktır. İşte Ayasofya buram buram Peygamberin hadisinin gerçekleştiği bir mucizenin kokusunu taşımanın vizyonunu üstlenmiş bir mabettir.
Ayosofya "De ki: "Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur." (İsrâ Suresi - 81 . Ayet) ayetinin tüm dünyaya haykırışın, gerçekleşmesinin en büyük tezahürüdür.
Ayasofya, her vakit okunan ezanlarla "Allahukber Allahukber" sedalarının yeryüzünde yankılanması ile "Allah katında tek gerçek din İslamdır." (Al-i İmrân Suresi - 19 . Ayet) ayetinin tüm dünyaya ilanıdır.
Ayasofya, Hakkın batıla karşı mücadelesinde batılın kalbine saplanan bir hançerdir. Batıl (Haçlı zihniyeti) İslam doğduğundan itibaren karşısına Ebu Cehiller çıkmış. Her defasında İslamı yok etmek için teşebbüslerde bulunmuşlardır. Müslümanların zayıf olduğu dönemlerde bunu biraz olsun başarmaya çalışmışlardır. İşte bu Haçlı zihniyeti Ayasofyayı müzeye dönüştürerek, maalesef emellerine ulaşmada bayağı bir yol kat etmişlerdir. Ayasofyanın müzeye dönüşmesi ile İslam büyük bir yara almış, birlik ve beraberliğimizi kaybetmemize vesile olmuştur. Şu an yer yüzünde Müslümanların hep zulüm altında inim inim inlemelerinin altında yatan gizli sebep veya gerçek Ayasofya'nın müzeye çevrilip özünden uzaklaştırılmasıdır.
Ayasofya'nın açılışı, Hakkın batıla zaferidir. Ayasofya yapılmış en büyük mabet idi. Bizans Ortodoksların dini merkezi olması hasebiyle de kendilerinde bir böbürlenme İslam'a karşı bir aşağılama vardı. Bizans Kostantiniyesi dünyaya zulüm dağıtırken Ayasofya'daki Ortodoks Patriği bunu körüklüyordu. Bilhassa Müslümanları Anadolu'dan atmak için haince çeşit çeşit entrikaların merkezi konumunda idi. İstanbul fethedilerek fethin bir nişanesi olarak Ayasofya camiye çevrilince nifak tohumları kökünden kazındı. Ortodoks dünyasına ve tabiki de Hıristiyan dünyasına büyük blr darbe vuruldu. Böylece başta Anadolu olmak üzere İslam aleminde Haçlıların önü kesilmiş olundu. Yine Haçlıların entrikalarına nihayet verilmiş olundu. Ta ki Ayasofya'yı cami misyonundan alınıp müze rezilliğine sokuluncaya kadar.
Evet, Ebu Cehiller ve Haçlı zihniyeti ne kadar İslam'ı yok etmek için plan kurup tuzaklar hazırlasalar da Allah onların planlarını ve tuzaklarını başlarına yıkar ve kendi tuzaklarında helak eder. Aynı Ayasofya'nın ibadete açılması gibi. Onlar Haçlı zihniyeti plan yaparak Ayasofyayı müzeye çevirip Müslümanların belini kırıp İslamı parçalamak yok etmek istemişlerdi. Fakat Allah da plan yaparak onların planını boşa çıkarıp Ayasofyayı tekrar o ihtişamlı günlerine döndürdü. İlk girişte söylediğim ayet, bugün tüm Hıristiyan dünyasına, Ebu Cehillere nispet olsun diye hakikat yüzünü gösteriyor, diyor ki: Siz ne yaparsanız yapın daima kazanan Hak olacaktır. "Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır." ( l-i İmrân Suresi 54. Ayet)
Evet, artık
Gün, Hakkın tecelli ettiği gündür
Gün, ahde vefanın günüdür
Gün, bir milletin bedduadan, lanetten kurtulduğu gündür
Gün, ikinci bir fethin günüdür
Gün, emanetin iade edildiği gündür
Gün, Hakkın batıla zafer günüdür
Gün, yeni zaferleri müjdeleme günüdür
Gün, Müslümanların bayram sevinci yaşamaları günüdür
Gün, Ayasofyanın günüdür
Bundan sonra ve ebede kadar gönüllerimizden, Ayasofyanın ve tüm Camilerimizin minarelerinden "Allahukber" sedalarının eksilmemesi niyazıyla sevgi ve hürmetlerimi sunarım
Mesut AKDAĞ