Güneşe yazı yazmak zordur, güçtür, kimilerine göre imkânsızdır, kimilerine göre ise ütopyadır. Güneşe yazı yazarken alınacak yol çetindir. Bu yolda çeşit çeşit zorluklar, dağlardan daha büyük engeller, aşılması imkânsız duvarlar, mücadele edilemeyecek kadar insanların taassubu ve cehaleti çıkar karşımıza. Güneşe yazı yazmak, saydığımız tüm bu olumsuzluklara rağmen uzun ve inişli çıkışlı yolda ilerlemektir. Anlayacağınız öyle kolayca olacak bir iş değil, güneşe yazı yazmak. Önce hayal gerekir bu yola çıkmak için. Sonra, yola devran olunca da azim, karalılık ve cesaret lazım.
Güneşe yazı yazmak, imkânsızı, zoru başararak bir eser meydana getirmektir. İnsanlığa faydalı olup ta kıyamete kadar devam edecek bir yapıt ve iz bırakabilmektir. Bu yapıtlar; bir icat, bir fikir, açılan bir çığır, peşinden gidilen bir yol ve adını tarihe yazdıracak bir zafer olabilir. İşte bunlar için önce geniş ve ufku yüksek hayal gücü ister. Bu hayal başkalarına ne kadar olmayacak duaya âmin demek ve ütopya gibi görünse de yılmayacak, direnecek, didinecek ve çaba sarf edecek. Bütün engelleri tek tek aşacak, yolu üzerindeki tikenler ayaklarına batsa da aldırmayacak hedefine adım adım, gerekirse sürünerek ulaşacak.
Niçin güneşe yazı yazmak? Güneş, varlığıyla insanlığa enerji, ışık, ısı ve hayat verir. Güneşin enerjisini taşıyan ışınlar milyonlarca kilometre uzaklıktan dünyamıza ulaşıyorlar. Bu yolcuk esnasında bir çok hengâmeden zor şartlar altında ilerlerler. Binlerce yıldız ve gezegenler arasından geçerler. En başta uzayın sonsuz karanlığına meydan okuyup o karanlığı delerek yok olmadan dünyamıza ulaşırlar ve bizlere ışık, enerji ve hayat olurlar. Dünya ve insanlık tarihi başladı başlayalı güneş, ışınlarını hiç kesmedi. Daima dünyayı aydınlattı. Aydınlattıkça gönüller aydınlandı, düşünce ufukları açıldı ve insanlık medeniyeti ilim, irfan ve teknolojik ilerlemeler gerçekleşerek bu günümüze gelindi.
Evet, güneşe yazı yazmak, zor bir o kadar zahmetli ve inişli çıkışlı bir yoldur, yolculuktur. Bu yolculuğa çıkmak ve sonunda güneşe yazı yazmak için her şeyden önce hayal gelir demiştik. Evet, tüm ezberleri bozacak, tabuları yıkacak, kuralları alt üst edecek, alışılagelen fikirleri, adet ve görenekleri değiştirecek sağlam bir hayal gücüne sahip olmalıyız. Yani sıradanlaşmışlıkları aşıp yeni bir şeyler üretecek, bilime, topluma ve insanlığa faydalı olacak bir eser meydana getirecek bir hayal gücüne sahip olmak. Atalarımız ‘‘Başlamak bitirmenin yarısıdır.’’ Demişler. İşte, güneşe yazı yazmak için böyle bir hayal gücü ile başlarsak ve azim, gayret, sebat ve cesaret ile yol alırsak güneşe yazı yazmayı başarabiliriz.
Önce hayal eder, güneşe yazı yazan. Sonra işe koyulur, hayalin peşinden gider. Hayalini gerçekleştirmek için tam bir fedakârlıkla, ruhuyla ve canıyla yönelir. Karşısına bin bir zorluklar, engeller, zahmetler çıkar. Kurduğu hayal kimilerine göre saçmadır, kimilerine göre ütopyadır, kimilerine göre gerçekleşmesi imkânsızdır, kimilerine göre ise sadece bir ham bir hayaldir. Bu sebeple ilk önce en yakınları, akrabaları, dostları ve hatta ailesi karşı çıkacak. Onu bu girdiği yoldan döndürmek için uğraşacaklar, engeller ortaya çıkaracaklar, çalışmalarına destek olmayacaklar bazen de sabote edecekler. Yine en başta akrabaları ve çevresindeki insanlar onunla alay edecekler, boş maceraperest, deli, aklını bozmuş vs. diyecekler. Bazen işleri tam istediği gibi gitmeyecek, aksilikler çıkacak. Bu, karşısındaki insanlar için gün doğmasına sebep olacak ve daha da alaylarını ve engelllemelerini arttıracak. Fakat güneş ışınları, uzayın karanlıklarında binlerce gezegen ve yıldızın arasından hiç enerjisini yitirmeden uzun bir yolculuktan sonra dünyamıza ulaştığı gibi en sonunda güneşe yazı yazan hayaline ulaşmayı başaracak.