Görsel medyanın en etkili iletişim aracı olarak kabul edilen televizyonun çocuklar, gençler ve yetişkinler üzerindeki etkisi bilinen bir gerçektir. Diziler, filmler belli oranda kontrol edilebilirken, kontrol dışında kalan en önemli kısım reklamlardır. Son zamanlarda reklamların bilgisel olmaktan uzaklaşıp duygusal içeriklerle zenginleştirildiği, artık ürün ve hizmet bilgisi vermek yerine kullanıcı imajı, marka imajı gibi kavramlara hizmet eden duyguları sattığı apaçık ortadadır.İnsanlar kararlarını, seçimlerini, kendi istekleri, çıkarları ve motivasyonları doğrultusunda bilinçli ve rasyonel olarak verdiklerini düşünürler. Gerçek şu ki, günlük hayatımızdaki kararların çoğu bilinçsiz bir seviyede yapılır ki bu durum bilinçaltımızı etkileyen ikna girişimlerine karşı oldukça savunmasız olduğumuzu gösterir.Günümüzde reklam kirliliğinden uzak kalmak güç bir durumdur. Televizyonlardan, izlediğimiz filmlere, oynadığımız oyunlara ve internet reklamlarına kadar birçok alanda istemli veya istemsiz olarak reklamlara maruz bırakılıyoruz. Bazen duygularımızı harekete geçirerek bazen de hiç farkında olmadan bizi etkileyerek bir şeyler satın almamızı ve onların istedikleri gibi düşünmemizi sağlayan reklamların bizi bu kadar etkilemesinin altında ne gibi sebepler vardır?Gençlerin, günümüz modern dünyasında bireyselleştikleri ve yalnızlaştıkları düşünüldüğünde elbette bazı reklamları ve programları masum görmek doğru olmayacaktır. Özellikle günümüz toplumunda inançların, özellikle de ahiret inancının zayıfladığı bir zaman diliminde, birçok reklamda nazara verilmek istenen gençlerde adeta hiç ölmeyecekmiş fikrinin verilerek, ahiret inancının yok edilmeye çalışılmasıdır. Bu durum ise gençlerin dünyaya yönelmesine ve her şeyin dünya mal ve mülküne bağlılıkta olduğuna inan bireylerin oluşmasına sebep olmaktadır.Doğrusu gençlerimizin günümüz yaşam koşullarında aileleri ile birlikte mutlu bir yaşam sürdürüp helal yoldan kazandıklarına şükretmeleri ve İslam inancını esas alarak yaşamın öncüllerini belirlemeleri gerekirken, özellikle gelecek vadeden reklam sektörü, gençleri sanki dünyada ölüm ve ölüm sonrası bir hayatın olmadığı fikrine inandırmaya çalışılması doğrusu çok ciddi bir eksen ve düşünce kaymasıdır. Bu tür reklamlar neticesinde dünyaya hırs ve heves ile bağlanan bir kitlenin meydana gelmesi toplum ve gelecek için son derece tehlikelidir. Bu durum toplumun dinamiklerini temelden sarsarak önemli bir hayat damarının koparacaktır. Koparılan bu hayat damarı da reklamlar vasıtasıyla yok edilmeye çalışılan ahlaklı ve dengeli bir yaşamın sigortası olan ahiret inancı olacaktır. Reklamlar vasıtasıyla oluşturulmaya çalışılan yapay gelecek vaatleri gençleri içinden çıkılmaz karmaşık duyguların içine itecektir. Bu duygusal bağlantının ardından kişiler, gördükleri (ev, araba vb.) ürünlerle ilgili harekete geçme isteği duyacaklardır. Yani onların başta pasif olan tutumları, reklamın hemen ardından aktif bir eyleme ve bağlılığa dönüşecektir.Bu bağlamda dünya zevk ve sefasını empoze eden gerçek dışı vaatlerde bulunan reklamlara baktığımızda, çocuklarımızı ve gençlerimizi “ölüm yok” düşüncesine ikna ederek televizyon karşısında uyuşuk ve iradesi alınmış haldeyken, fark ettirmeden adeta ölümsüzlük aşısı vurulmaktadır. Değişik sektörlerin reklamları dünya zevk ve sefasının mükemmel bir sunumla izleyicilere aktardığı ve gençlerde ahiret inancının zayıflaması için adeta cağın hız ve haz noktalarının tümünden faydalandığı açıktır. Özellikle mutluluk ve konfor veren objelerden yararlanılarak hazırlanan reklamlar, bencilleşmiş, kendinden başkasını düşünmeyen bireylerin oluşmasına bilerek veya bilmeyerek hizmet ettiği ortadadır. Hele hele anne babasını sırf geçici dünya zevki için adeta hiç ölmeyecekmiş gibi bir bakış açısıyla öldüren ve aynı evin bahçesine gömen gencin, bu hale gelmesinde acaba bu olumsuz reklamların hiç payı yokumdur? Bu durum Muhammed İkbal’in 19. Yüzyıl Müslümanlarını tarif ederken “kalbi mü’min, fikri ve zihni kâfir” nitelemesini haklı çıkaracak nitelikte olduğu gerçeğini bize hatırlatmaktadır.İslâm’da ahiret gününe inanmak, imanın bir rüknü, inancın bir parçasıdır. Ahirete iman etmeyen, gerçek mü’min olamaz. Kur’an’da Mü’ minin özellikleri sayılırken “(Onlar) namaz kılan, zekât veren ve Ahirete de kesinlikle inanan (ml’minlerdir)”(Bakara, 2/4; Neml, 27/3) buyrulur. Ahirete inanmanın insan için önemi büyüktür. Bu sebeple Kur’an’da Ahiret hayatı çokça zikredilmekte, bazen delil ve hüccetlerle, bazen de misaller verilmek ve tasvirler yapılmak suretiyle, ahiret, insan zihnine iyice yerleştirilmeye çalışılmaktadır. “Ben neyim? Nereden, niçin geldim? Ne olacağım?” gibi sorulara ahirete iman sayesinde cevap bulunabilmektedir. Nereden gelip nereye gideceğini bilen insan, gelecek hakkındaki endişelerden kurtulur, gayesini belirler. Dünya hayatı anlam kazanır. “Sizi boş yere yarattığımız ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Müminun, 23/115), “Allah’ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölü idiniz sizi O diriltti. Sonra öldürecek, sonra tekrar (haşir için) diriltecek ve sonunda O’na döneceksiniz.” (Bakara, 2/8), “Kim Allah’ı, meleklerini, Kitaplarını, Peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, mutlaka haktan çok uzak, derin bir sapıklığa sapmıştır.”(Nisa, 4/136), “Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan sayan kimselerin işleri boşa gitmiştir.” (A’raf, 7/147)Ayeti kerimelerin ışığında bugünkü tüketim çağına baktığımızda, yapılan bilinçsiz ve kontrolsüz reklamların gençlerde ciddi inanç ve hedef sapmasına sebep olduğu ortadadır. Bu durum zaman zaman hayatın değişik kesimlerinde kendini değişik trajik olaylarla gün yüzüne çıkarmaktadır. Ahiret inancının zayıflaması sonucunda canavarlaşmış ve tek derdi hak ve hukuk gözetmeksizin dünya mal ve eğlencesini hedefleyen bireylerin oluşması adeta toplumun temel dinamiklerini gün geçtikçe kemirmektedir. Birlikte yaşamayı, yardım etme ve diğergâmlık duygularını öldürmektedir.İnsanların, reklamlarda verilmeye çalışılan düşünceleri benimserken aslında kendi değerlerini de tükettikleri apaçık ortadır. Bireylerin reklamlar karşısında sürekli olarak “sahip olma” yönünde takındıkları tavır belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu tavır, ürünlerin gerçek kullanım değerleri üzerinden ve gerektiği kadarıyla tüketilmelerindeki en büyük engeldir. Kısaca, insanların “sahip olma” yönünde yaptıkları her satın alma eylemi aslında bir sembol, imaj ve değer tüketiminden başka bir şey değildir. Bu durum, insanların yaşamlarına sürdürülebilir bir nitelik kazandırmaktan oldukça uzaktır.Sonuç itibariyle insanların önüne konan çeşitli nitelikteki çaresizlikleri ve yetersizlikleri çarenin bir anlamda kendileri olduğu farkındalığı ile aşılabilir. Bu sayede bir taraftan insanların yaşamlarının sürdürülebilir bir nitelik kazanması diğer taraftan da reklamlarda verilmek istenen düşünce ve fikirleri alırken, değerleri ve inançları yönünden tükenmemeleri gerçekleşebilir. Kısaca, bize önerilene yaklaşırken nelerden uzaklaştığımıza dikkat edilmelidir. Özelikle her şeyin eşzamanlı olarak gösterildiği iddia edilen bir gösteride aslında gösterilmeyenlerin ya da kamufle edilenlerin neler olduğu kestirilmelidir. Böyle bir septik bakış tarzı insanları tüketirken de uyanık ve üretken kılabilir.Özellikle dünya süsü ve konforunu vadeden reklamlarında yer alan sloganların, mesajların altında mutlu hayatlar vaat edilmekte ve bu hayata ulaşmanın tek yolunun o ürüne (ev, araba, iş yeri vb.) sahip olmaktan geçtiği ifade edilmektedir. Çoğu kez yetişkin bireyleri bile etkileyen bu mesajlar, henüz toplumsallaşma ve yetişkin birey olma yolundaki çocukları ve gençleri daha fazla etkilemektedir. Dolayısıyla çocuk, çalışmak, başarılı olmak, erdemli olmak gibi insani boyuttaki pek çok değer yargısının yerine, salt tüketerek mutlu olunacağı yolundaki düşünceye inandırılmaktadır. Buda geleceğin büyükleri olan çocukları bencil ve sadece hırs duygusuna göre hareket eden tipler haline getirmektedir.Gençlerimize ve dolaysıyla geleceğimize öyle sahip çıkmalıyız ki, bu milli ve manevi mirasımızı yarınlara rahatlıkla bırakabilelim. Değilse adeta Nefsi Emmare İmparatorluğu haline gelmiş dünyamızda gelecek çıkılmaz bir hal alacaktır. Bu halin müsebbibi de tüketim çılgınlığına kapılan ve ses çıkarmayan bizlerin olacağı da kaçınılmaz bir gerçek ve aynı zamanda utanç olacaktır.Ayhan TOPÇUEğitim UzmanıKaynakça:Andrew, M. ve arkadaşları (2013). 33 Psychological influence techniques in advertising. Amsterdam: BIS Publisher.Botur, S. (5 Mayıs 2015). Pazarlamanın yol haritası: Bilişsel psikoloji. 22 Ocak 2017, http://markaokulu.bilgi.edu.tr/pazarlamanin-yol-haritasi-bilissel-psikoloji/.Klemm, W.R. (21 Şubat 2014). How advertisers get you to remember ads. 22 Ocak 2017, https://www.psychologytoday.com/blog/memory-medic/201402/how-advertisers-get-you-remember-ads.Zeytunn, D. (5 Kasım 2014). Nöropazarlama: Duygular> Rasyonalite. 22 Ocak 2017, http://bigumigu.com/haber/noropazarlama-duygular-rasyonalite/
GÜNCEL
03 Temmuz 2018 - 22:24
Güncelleme: 05 Temmuz 2018 - 22:47
Ölümsüzlük Aşısı
GÜNCEL
03 Temmuz 2018 - 22:24
Güncelleme: 05 Temmuz 2018 - 22:47