Mekke semalarında… İlahi hüzmeler yansımakta yüreğime… İşte Kabe… Allah’ın evi… En ihtişamlı haliyle karşımda… gözlerimden damlayan iki nurlu yaş… düşündüm birden, yürürken Mekke sokaklarında yavaş yavaş… Şurası panayır yeri… Ukaz… Daldım uzaklara… kendimden geçmişim…
Bir ses… En heybetli haliyle…canhıraş bir feryat misali… haykırmakta gerçekleri… insanlar şaşkın… hiç görmemişlerdi onu böyle… hiç dinlememişlerdi bu haykırışları… bugün bir değişik hal var onda…
Millet dalmışken ticarete… eğlenceye… tatlı sohbetlere… işte o sesin yürek burkan tınısı… konuşanın şahsiyetiyle birleşince… ağız tatları kaçıverdi panayır eğlencilerinin…
İyice yaklaştım… kulak vermek için… biraz da merakımdan…
Karşımda Kuss b. Saide…
O da varaka gibi eski kitapları okumuş… bazı gerçeklere muttali olmuş… zaman ilerleyince hayatından… vakit varken paylaşayım bildiğim hakikatleri demekte… endişeli bir hal var kendinde… biraz da dertli… öyle ya… derdi olmayan kişi sorumsuz kişidir… kulak verdim… bakın neler demekte… kendisi bir kızıl deveye binmekte:
“Ey İnsanlar!.. geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen çeker gider. Olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar, sonra hepsi mahvolup gider. Vukuatın ardı kesilmez, hemen hepsi birbirini tâkip eder. Kulaklarınızı açınız, dikkat ediniz. Gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü geniş bir döşeme, gökyüzü ise bir yüksek tavandır. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez, acaba gittikleri yerlerden memnun kaldıkları için mi gelmiyorlar, yoksa orada bırakıldıkları için uykuya mı dalıyorlar. Yemin ederim; Allâh’ın indinde bir din vardır ki şimdi bulunduğunuz dinden daha doğrudur ve daha sevimlidir. Allâh’ın gelecek bir peygamberi vardır ki gelmesi pek yakın oldu, gölgesi başımızın üstündedir. O’na îman eden kimseye ne mutludur, O’na isyan ve muhâlefet eden kimseye de yazıklar olsun… Yazıklar olsun ömürleri gaflet içinde geçen kimselere.
Ey cemaat-i iyad!.. Hani ecdadımız ve babalarımız?, Hani taştan saraylar yapan A’d ve Semud kavimleri?, Hani dünyâ malına güvenerek kavmine; “Ben sizin rabbinizim” diyen Firavun ve Nemrud? Onlar size nisbetle daha zengin ve kuvvet bakımından da sizden daha kuvvetli değiller mi idi? Bu yer, onları değirmeninde öğüttü, toz etti dağıttı, kemikleri ile çürüyüp dağıldı. Evleri yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin, onların yolunda gitmeyin. Her şey fânidir, bâkî ancak Allah’dır ki birdir, şerîki ve nazîri yoktur. İbâdet edilecek ancak O’dur. Doğmamış ve doğurulmamıştır. Evvel gelip geçenlerde ibret alınacak çok şeyler vardır. Ölüm ırmağının girecek yerleri vardır ama çıkacak yerleri yoktur. Büyük küçük hep göçüp gidiyor. Giden geri gelmiyor. Anladım ki herkese olan şey bana da olacaktır.”
Yoruma gerek var mı bilmem… ben her olaydan irkilmem… ama hakikati beyan için Kuss b. Saide gibi dertlenmek lazım… uyandım düşümden… ama… haykırışlar hala çınlamakta kulaklarımda…
YILMAZ ARI-KAHTA İLÇE VAİZİ.