Maalesef günümüz toplumunda Müslümanları, İslami hassasiyetleri(!) açısından sıkıntıya sokabilecek gelişmeler olmaktadır. Bu gelişmelerden biri de zengin dindarların bir araya gelerek kurdukları ortak yaşam alanlarıdır. Bu anlamda zengin ailelerden oluşan İslami çevrede ki dünyevileşme ile birlikte, alışveriş imkânından tutun da, içinde camisinin bile olduğu yaşam alanları oluşmaktadır. Zengin muhafazakâr kesimin tercih ettiği bu yaşam alanları, gün geçtikçe yükselmekte ve bu yükselişle birlikte bu sitelerde oturan dindar kesimle diğer Müslümanlar arasında uçurumlar oluşmaktadır. Bu sebepten dolayı ister istemez Müslümanlar arasında olması gereken irtibat kesilmektedir. Bu tür sitelerde oturan zengin dindarların çocukları da, yoksul ve orta halli ailelerin çocukları ile büyümedikleri için, onların dertleriyle dertlenmemekte, fakir bir kesimin olup olmadığından habersiz şımarık, her dediği yapılan bencil çocuklar olarak büyümektedirler. Kendisini gerçek hayattan soyutlayarak zevk ve sefa içinde yaşamayı tercih eden dindar kesimin sözüm ona İslami sitelerde yetişecek çocuklarının diğer insanların dertlerine karşı duyarlı olamayacağı kesindir. Çünkü yoksullarla beraber yaşamayan ve onların dertleri ve sıkıntılarıyla yüzleşmeyen çocuklara merhamet öğretilebilir mi? Bu çocuklara dinimizin en önemli vecibesi olan zekât anlatılabilir mi? Veya şuan açlık, yokluk ve zülüm altında inim inim inleyen ve İslam âleminden yardım bekleyen mazlum konumundaki Müslüman kardeşlerine ve sorunlarına karşı duyarlı olmaları beklenebilir mi?Güvenli duvarlarla etrafı örülmüş teknolojik hapishaneleri andıran bu İslami(!) siteler, zengin Müslümanları fakirlerden ayrıştırmakta ve zekâtla kurulmuş yardımlaşma ve dayanışma köprüsü adeta bu tür yönelimlerle yıkılmaktadır. Ayrıştırıcı olarak karşımızda duran bu yaşam alanlarının çok ciddiye alınması gerekli bir sorun olduğunun farkına varmamız gerekmektedir. Tüm toplumdan soyutlanmış ve adına İslami siteler(!) dediğimiz bu yaşam alanlarında yetişen küçük çocuklarımız hayatları boyunca yoksullardan uzak, onlardan korkan, boyuna güvenlik arayan paranoyaklara dönmeyecekler mi? Yoksulların çocuklarıyla aynı mahallede büyüyüp aynı okulda okumadıkları için onların dertleriyle dertlenebilecekler mi?Başımızı iki elimizin arasına alarak düşünmeli ve İslami sitelerin(!) ortaya çıkaracağı toplumsal problemleri görmezden gelmemeliyiz. İnsanlar zengin yoksul beraber yaşayabilmelidir. Cami, Müslümanları birleştirmeli ve bir araya getirmelidir. Camide zengin, yoksul ve kimsesiz aynı safta Âlemlerin Rabbi ’ne yönelebilmelidir. Bir mahallede veya beldedeki zenginler ve fakirler bir arada yaşayabilmeli ve birbirlerinin dertleriyle dertlenebilmelidirler. Yoksa yılın tüm zamanlarını bu hapishane tipi yaşam alanlarında geçirip, bayramlarda ise tatil ve eğlence beldelerine akın eden bir yaşam tarzı ancak din dışı ALLAH ve Resulünün emirleri ile barışık olmayan bir yaşam tarzı olsa gerektir. Burada asıl sorun, bu tür bir yaşamı tercih eden zengin kesimin, özelde çevresindeki yoksullardan, genelde ise İslam âleminden koparak ümmet bilincine vereceği ciddi zararlardır.Bu dünyevileşme ve ayrışmanın yan ısıra, artık TV ve internet vasıtasıyla hayatımızın her alanını esir alan sosyal medya ağzı ile konuşuyor ve sosyal medyanın sanal dayatmaları ile birbirimizle iletişim kurmaya çalışıyoruz. Birbirimizle karşılaştığımızda hep o sosyal medyadan kafalarımıza dökülmüş laflarla, sözlerle konuşuyoruz. İslami söylemlerin olmadığı sanal yalanlardan başka bir gerçeğin olmadığı ortamlarda geziyoruz. Kimse farklı bir gerçekten söz etmez! Kendi sorunları değil, kendi cümleleri değil, kendi söylemleri değil. Adeta medya üzerinden tasarlanmış bir dille konuşuyoruz. Konuşup anlaştığımızı zannediyoruz ama muazzam derecede bir anlaşmazlık, birbirimizi anlayamama ve birbirimizden uzaklaşma içindeyiz. Neden Batı'da "bu kadar insan" yalnızlık çekiyor? Neden bu kadar çok sayıda boşanma gerçekleşiyor? Neden İslam âlemi bu kadar zülüm altında inliyor? Neden Müslümanlar açlık ve savaşlarla her gün azar azar yok ediliyor? Eğer bizler veya sosyal medya çöplüğünden beslenen Modern Müslümanlar(!) anlaşabilen insanlar olsalardı bu söylediğim şeyler had safhada olur muydu?Günümüzde dünyevileşmeyle birlikte zenginleşen ve kendilerini teknolojik yaşam alanlarına hapseden sözüm ona günümüz muhafazakâr Müslümanları aslında araba, ev, ayakkabı almıyor. Aksine kendisini iyi hissedeceğini sandığı marka ve statüyü satın alıyor. Burada ihtiyacınız olan kaliteli ürünleri almanızda sorun yok. Aslı sorun, kendisine sahip olmadığınız zaman "adam olamayacağınız" duygusunu veren ürünlerdedir. Son zamanların gayrimenkul reklamlarındaki şu sloganı hatırlayın: "Bazı hayaller pahalıya patlar, siz en iyisi geleceğinizi sağlama bağlayın. Cennet ayaklarınızın altında!" Evet, gayrimenkul reklamlarındaki evler insanların nazarına bu sloganlarla veriliyor ve verilmektedir. Şimdi soruyorum, bu reklamdaki evin Lat ve Uzza gibi ilahlardan ne farkı var?Evet, zor olan kıtlık içinde yaşamaktır. Kapitalizm, doğal kıtlığa yapay bir boyut ilave etti. Tıpkı Cemil MERİÇ’in izm’ler idraklerimize giydirilmiş deli gömlekleridir dediği gibi. Bakınız ünlü sosyolog Ali ŞERİATİ “Medeniyet ev Modernizim” kitabında şunu vurgulamkatadır: Eskimolar kar ve buzun içinde yaşayan, evleri kardan yapılmış insanlardır. Bu insanların buzdolabına hiçbir surette ihtiyaçları olmadığı halde, Kapitalizm ihtiyaç olmayanı ihtiyaç gibi göstermesinden dolayı, eskimolar buzdolabı alıp evine koyma gereksinimi duymuştur. İşte eskimoların ihtiyaçları olmadığı halde aldıkları buzdolabı gibi, bizimde ihtiyacımız olmayan onlarca ürünü kapitalizm bize aldırmış ve aldırmaya da devam etmektedir. Modern dediğimiz, bizim de içinde olduğumuz insanlar katmerli bir kıtlık içinde yaşıyor. Bu üretilmiş, icat edilmiş bir kıtlıktır. Örneğin tuşlu telefon kıtlığı çeken bir genç daha sonra dokunmatik kıtlığı çekmeye başlıyor. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra akıllı telefon kıtlığı, şimdi ise markaların amiral gemisi dediği telefon modellerinin kıtlığını çekiyor. Kıtlığı çekilen on şeyden dokuzuna gerçekte ihtiyacımız da yoktur.İşte bu zamanda içine düştüğümüz ve cahiliye bataklığı dediğimiz, lüks ve Modernizim, başkalarına faydası olmayan zenginlik ve marka düşkünlüğü, günümüzün hiç şüphesiz putlarıdır. Biz Müslümanlar biran önce bu putlardan kurtulmanın yolunu bulmalıyız. Aksi halde bana değmeyen yılan bin yaşasın düşüncesine kapılıp kendimizi ve ailemizi bu modern çağın bataklığına düşürebiliriz.Kalın sağlıcakla
Ayhan TOPÇU
Eğitim Uzmanı